Güneybatı Kafkasya da Toprak Mülkiyeti Rejimi

Yazar : Erkan Karagöz
Kategoriler : Araştırma-İnceleme
ISBN : 9789759159276
%35
70,00 ₺
45,50 ₺

Kazancınız : 24,50 ₺
Stokta Son 1 Ürün
Basım Tarihi: Ocak 2015 Ebat: 13.5 X 21 Sayfa Sayısı: 128
Kapak Türü: Karton Kapak Kağıt Türü: 2. Hamur Dil: Türkçe

Tarihler boyunca stratejik önemini koruyan ve gelecekte de koruyacak olan Kafkasya’nın sosyal ve siyasal tarihi özellikle de 1. Dünya savaşı öncesi ve sonrasında yaşananlar bölgeyi etkileyen büyük ve önemli olaylar nedeniyle hep gölgede kalmış, bir bilinmezlik perdesinin ardında yitip gitmiştir. Halkının kendisinin belirlemeye çalıştığı siyasal kaderinden koparak-kopartılarak başka ülkelerle eklemlendiği, onların bir parçası haline geldiği yerlerin kaderi hep böyle olmuştur.

Belirtmek gerekir ki Güneybatı Kafkasya’nın sosyal-siyasal yapısı, 1917 öncesinin devrime gebe Rusya siyasasının ve devrimci atmosferinin ayrılmaz bir parçasıydı ve onun devrim Rusya’sından kopuş nedenleri arasında etnik, siyasal veya alt yapısal farklılıklar yoktu. Bölgenin devrim Rusya’sından kopuşunun tek ve en büyük nedeni, emperyalist güçlerdir. Almanya’nın, İngiltere’nin; özellikle de Güneybatı Kafkasya’da İngiltere’nin bu kopuşta oldukça büyük bir rolü olmuştur. İşte bütün bu unsurlar ve olgular, Kafkas-ardı diye bilinen bölgenin önemli bir parçası olan Güneybatı Kafkasya’nın sosyal siyasal geçmişine, yapısına ilişkin bilgilerin sınırlı kalmasına yol açmıştır.

Bu kitap: 1877 sonrasında Rus egemenliğine terk edilen Güneybatı Kafkasya’nın toprak mülkiyetinin Rus köy komünlerine yakın bir yapıda kurgulanmasını; 1861 Rus toprak yasasının yöreye uygulanmasında izlenen yöntemi, Rus yönetiminin Kars halkının topraklarına 1858 tarihli Osmanlı arazi nizamnamesine göre miri arazi niteliğinde olduğundan bahisle el koyarak, bunu kendi toprak sistemiyle nasıl birleştirdiğini anlatmaktadır. Ancak bu çalışmada, toprak mülkiyetinin dönüştüğü biçimin yanında, bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan, kolektif-komünal dayanışma, işbirliği ve tasarrufun halk arasında yarattığı komünalist ilişkilerin toplumsal-siyasal akımlar için elverişli bir atmosfer oluşturması üzerinde de durulmaktadır. İkinci bölümde ise bu üleşimci, komünalist ilişkilerin, toplumun bütün kesimlerinin örgütlenmesini ve sosyal yaşama müdahalesini nasıl hızlandırdığı; bunun sonucu olarak şuraların, meclislerin ortaya çıkışı ve bölgedeki siyasal-sosyal hareketlenmelerin kendi anayasal kurumlarını oluşturması ve devletleşme sürecinde ortaya çıkan anayasal metinler ele alınmaktadır.